28 Şubat 2014 Cuma

Silgi

Çocuğun kalemkutusunda kendisine ait olmayan bir silgi çıktı.
        
"Öğretmenim verdi." dedi

Sen şüpheliydin.

Silgi ona ait değilse , ya beğenip aldıysa vs. diye kaygılardan uyuyamadın....

Sabah oldu. Okulda öğretmenini bekledin kapıda.

Gördün.

Bin yalakalıkla " ay siz mi verdiniz silgiyi çok naziksiniz." dedin.

"Evet." dedi.

İçini kelebek bulutu kapladı.

"Dün çok güzel ders dinledi." dedi.

"Ay çok sevindim."dedin.

Bazen istediklerine param yetmiyor. Ve inadına istiyor. Param olamadığını anlatmaya çalışıyorum. Anlamak dışında çaresi yok. Bir kere çok uzattı "hırsız mı olmamı istiyorsun?" diye çıkıştım.
"saçmala" diye ağlamıştı.

Sarılmıştık sonra. Bir daha para yetmiyorsa , biriktirmeyi kabul etmeye başlamıştı.

Hiç bir silginin silemeyeceğini bilerek , herhangi bir konuda , hırsız bir çocuk yetiştirmiyorum.  Hak, para, umut, gelecek , ... Başkalarına ait olan herhangi bir şeyi, durumu çalmayacak, inanıyorum.

27 Şubat 2014 Perşembe

Elif ..Paulo Coelho...Affetmek

Elif ..Paulo Coelho


Bu kitap aldatıldığını öğrendiğin günün ertesinde alabilirsin. Çocuğuna normal davramakta en zorlandığın günde...Çocukların oynayacakları, 1 saat kadar içerden çıkamayacakları , top havuzlu kaydıraklı  bir oyun salonuna çocuğunu bırakabilirsin. Yan taraftaki kitapçıya gider Elif'i alabilirsin.  


Bu kitap gecelerce , defalarca üzeri, altı çizilerek, sağına soluna notlar alınarak, defalarca ama defalarca ağlanarak okunabilir.
Nefis bir kitaptır.
Bu kitap için özel bir çekmece ayarlayabilirsin.
Kırmızı kitabı , kırmızı bir çekmeceye koyabilirsin.

Kitabın ilk sayfasına kendine, son sayfasına çocuğuna ilerde okumak,okutmak  için yazı yazabilirsin.
Bu kitap karşına çıktığı için şükreceksindir.
Bu kitaptan sonra affetmenin ex'i haklı kılmayacağını öğreneceksin. Affetmenin, acı çekmenin , isyan etmemenin, kendini eğitmenin, ruhani dünyanın , şeytanın , günahın ne olduğunu okuyacaksın. Ne kadarını gerçekten anlayabileceksin zaman gösterecektir.

25 Şubat 2014 Salı

PonPon

Bir berenin ponponu ...
                    Nasıl bir kavga sebebi olabilir?
                                          Kavga ne kadar sürebilir?

Ponponlu bere ile alay ederlermiş.
                                        Ponponlu bere kızlar içinmiş.
                                                                 Ponponlu bere komikmiş.
                                                                                     Kaç yaşında çocuğa ponpon mu olurmuş?

diyebilir ex...




Ve sen iştesindir.
                         İşte işin vardır.
                                            İşte yorgunsundur.
                                                             İşte sıkıntılısındır.
                                                                                   İşte bezginsindir.
                                                                                                         İşte huysuzsundur.
                                                                                                                           İşte bir ponpon eksiktir.

Bir önceki mont krizine bağlanan ponponlu bere krizi geliyordur.

Ponponu keseceğini söylemiştir.

Şimdi herkesin telefon konuşmasını dinliyorlar ya. Bizi ex ile dinleseler ponponun ne olduğunu bulmaya çalışırlar. Ponpon birşeyin kod adı olmalıdır ki yok sa bu konuşma gerçek anlamıyla çok gerzektir. Otuzların ikinci yarısında iki insanın bildiğin ponpon yüzünden bu kadar uzun konuşması/kavga etmesi mümkün değildir. Bu olsa olsa uzay gemisi  olmalıdır diye düşünebilir telefonu dinleyen. Ben olsam öyle düşünürdüm. Ama şaşacağını yaşarmış insan.

-Ya ponponsuz yok muydu gittin bunu aldın?
-Vardı ya da yoktu..
-Hiç uyuyormu bu ponpon.
-Ya sanane
-Şimdi çocuklar dalga geçse ponpon yüzünden?ne olcak hı?
-Kötü söz sahibine ait diyecek. Ponponum seni mi gerdi diyecek.
-.................................................(hatırlamıyorum)...................
-Ya senin işin yok mu? Ben işteyim. Mesai arkadaşlarım da ponponu merak ediyorlar..
-Sana ne benim işimden.


Kapat telefonu.

Aynı hataya bir daha düştüğünü farket.
Hala karı-koca gibi detaylar üzerinde kavga ediyorsunuz.
Ponpon yüzünden.
Bu kavgayı yaptırtmadığın gün tüm bağını koparmış olacaksın. Ancak sana saldırarak konuşan birine cevap vermemek çok zor biliyorum. Öğrenmek zorundayız. Yoksa uzay gemilerine, atom bombası, türlü kurgular ekleyeceğiz.



24 Şubat 2014 Pazartesi

Aptalım

12 sene önce böyle seviyesiz bir ........ ile evlenmiş olduğum için epey bi aptalım.

23 Şubat 2014 Pazar

Bir Avm gezisi

Bebeği olmuş olan bir arkadaşına hediye almak üzere, çocuğunun babasında olduğu akşam, yol üzerindeki bir avmye gidebilirsin.
Bebek kıyafetleri, özellikle kız bebek kıyafetleri arasında kaybolabilirsin. Eğer bir sorumluluğun yoksa bebek üzerinde ve tek başınaysan ve acelen yoksa bebek için birşeyler almak , bakınmak pek bir zevkli. 
Avm lere ailece gitmenin herhangi bir mantığı yok. Birlikte yemek yemek için çok daha nezih ortamlar varken merkezlerde, burada gezinmek her an her türlü kavgaya sebebiyet verebiliyor.
Bebeği için alışveriş yapan hamile bir kadın, yanındaki baba adayıyla puset konusunda bir kavgaya tutuşmuş durumda olabilir. 7 kiloluk puset ile 8.5 kiloluk puseti karşılaştırıyorlar ve çok gergin olabilirler.
Bir karıkoca, bir bluz için kavga edebiliyor. O kavgayı kim kazanırsa iktidar onda kalacakmışcasına.
Tüm bu kavgalara tanık olurken cep telefonun dürtebilir, aaaa ex arıyordur, hayırdırdır. Çocuğuna senin yeni aldığın montla ilgili endişelerini dile getirir. İçeriğini okumuştur, markasına bakmıştır. O paraya aslında alabileceğin nice kaliteli , mont alabileceğini anlatmaktadır. Sen hala bluz kavgası yapan çifte bakıyorsundur.
Bu sırada telefonu neden dinlediğini düşünebilirsin.
Cevap vermelisin , sözünü keserek yoksa uzun bir süre konuşacaktır.
-Eeee?
-yani bundan sonra bir ihtiyacı olunca bana söyle ben araştırayım, sana marka ve yeri söyleyeyim sen git
-Sen stilist misin? Moda avcısı mısın? Ekonomist misin?
-Ya ne alakası var. Ben de çocuğumun iyiliğini düşünüyorum.
-Ona o mont alarak kötülük mü ettim.
-Ya o mont terletebilir.....................bıdıbıdı....
Kavga eden çift hala bluz sorununu çözemediler. Adam pinti, kadın da adamın pahalı olanı beğenmesi için kendini mahvediyor.
 Telefondaki hala konuşuyor.
-Hayır . diyebilirsin anlamsız bir zamanda.
Çocuğun için aldıklarına karışamayacağına, ona danışmayacağını, net bir şekilde söylersin. Çocuğun kendisi yanında olduğunu hatırlatıp, onunla ilgilenmesinin daha iyi olduğunu .....
Kapatırsın telefonu.
Sonuçta ucuz olan çirkin bluzla kasaya giden çifti görürsün. 

Tek başına alışveriş yapmak kadar zevkli bir şey yok.

21 Şubat 2014 Cuma

Buharlaşan eşyalar

1.Günlük
2.Babaanneden kalan saat
3.Mektuplar ve sakladığın ahşap kutu.

Eşya olarak en kıymet verdiklerin bu kadar.
Ve hiç biri yok yerinde.
 Aldığından eminsin eski evden. İlk aldıkların, çok eminsin. 

En kıymet verdiklerin ve fakat sana en çok acı verecek eşyalar da bunlar...

1.Günlük; Çocuğun için yazmaya başladığın. En güzel çiçekli defteri bulup ilklerini yazdıkların hani. İlk kahkaha, ilk adım, ilk banyo, ilk tatil, ilk meyve, ilk sinema, ilk deniz, ilk araba, ilk çikolata, ilk lunapark, ilk çizgifilm, ilk ayakkabı, ilk bayram, ilk yılbaşı, ilk bisiklet, ilk agu, ilk köfte, ilk arkadaş, ilk kavga, ilk enginar, ilk anne deyişi........
Çok mutlu bir günlük. Çok yeni. Çok hevesli. Çok sevimli.   

2.Babaannenden kalan saat ;O saate bakıp ağladıkların , ağlayamadıkların, çocukların anıların , derin özlemin var. O saati görmek için ne kadar da yaklaşan melek babaannen var(dı). Çocukluğunda ne kadar mutlu oldukların var.

3.Mektuplar ve sakladığın ahşap kutu;  Sevgiliyken , askerdeyken karşılıklı gönderdiğiniz gerçek mektuplar, kartlar, pullu-damgalı zarflar..

--------------------------------------------------------------------------------
Bunları bir daha hiç görmedim. Ex'e sordum, bu konuda yalan söylemeyeceğine eminim, onda kalmış olsa söylerdi. Yok. Yok . Yoktu. Uzun süre bir yerden çıkacağını bekledim. Koltuk altı, hurç içi, bagaj dibi, vs.vs.vs.. Yoktu.

Bunları bir daha bulamazsam ne kadar kahrolacağıma emindim. Sürekli bir umudum vardı.


Sonra bu eşyalar bende olsa ne kadar üzüleceğimi farkettim. 


--------------------------------------------------------------------------------

Buharlaşıp yokolmaları....

Geçmişe takılmaman gerekiyor ve bunların hepsi güzel bir günde anmak için değil, kayıplarına ağıt için uzun süre varolacaktı.

Bir müddet sonra buharlaşmalarına içten içe sevindiğini farkedeceksin. Senin çok sevdiğin eşyalar, kendileri gittiler. "Ne iyi yaptılar. Anlarım beni benden daha çok seviyormuş ." diyeceksin.

19 Şubat 2014 Çarşamba

Son tatil

Evlilik bitti bitiyordur.

Arada çocuk var.

Boşanmadan etkilenecek.   Adamı kendin için istemediğine eminsin.

Ama arada çocuk var.

Hadi dedin. Son sarsıntılar arasında , 8 ay önce rezervasyon yaptırdığın tatile gitmeye ikna oldun.

Arabayla.

10 saat süreyle.

Senin arabanla. Kocan kullanırken.

Kaçtığın olayların şehrini bırakıyor ve esas sorunu tatile çıkardığının farkında bile olmayabilirsin henüz.

Tatil yerine 1 saat kala şiddetli bir kavga başlayabilir. Çocuk arabadayken. İlk benzin istasyonuna arabayı çekip aşağı inip daha şiddetli bir kavgaya başlayabilirsin.
Çocuk huzursuzlandığı için zar zor kavgaya es verir , arabayı artık sen kullanabilirsin. Kafanı yola vereceksindir sadece. Hava güzeldir. Çocuk güneş görecektir.

Kavga nedeni önemlidir ama değildir de ,nedenini yazarak/okuyarak kendini yormak istemeyebilirsin şu anda.

8 ay önce ne bok yemeye yanyana duran oteller içinde bunu seçtiğinin farkında olmadan rus-alman turistlerin olduğu yerde odana yerleşebilirsin. 

Ve ikinci akşam yemeğinde yemişim tatili şeklinde bir kavga başlangıcında durursun. Çocuğu alır odaya gidersin.

Odaya geldiğinde yarın sabah otelden ayrılacağını, arabayla ve çocukla yalnız döneceğini söylersin. İtiraz etmez. Edemez.

Sabah erken kalkar, yola çıkarsın.

Mekanda da adamda da sende de çocukta da ne huzur vardır ne ferahlık.

Kırgınlıklarının olağanüstü bir çabayla belki  düzeltilebileceğin bir noktada ayrılma/boşanma kararını sana kocan aldırtmıştır.

Şimdi değil ama sana yaptığı en büyük iyiliğin yanlışlarını şiddetle savunması olacağını anlayacaksın. 
Ve bunun için yine şükredeceksin. 

18 Şubat 2014 Salı

Fevri

İş yerlerinde performans görüşmeleri zamanı. Aslında bir çoğu tamamlanmıştır da, kurumsallaşmaya çalışan bir firmada gecikiyor işte.
Bir çok şey konuştuk bu görüşmede  ama aklımda kalan "çok fevrisin" oldu.
Değilim dedim...vs.
Masama geçtim. 
Kelimenin sözlük anlamına baktım ; birdenbire düşünmeden yapılan demekmiş.
Birdenbire ok. , ama düşünmeden yapmadığımı biliyorum.
Çok uzun süre düşünüp karar aldıklarım ya da  karar alamadıklarım oldu. Sonucu rezalet oldu.
Çok uzun süre sabredip karar verme süremi ertelediğim oldu.
Bu dünyaya sabretmek için gelmiş gibi bir halim vardı.
Üzerimden 98 kamyon geçmiş kadar yorgunsan, istemediğim bir konu ortaya çıkıyor ise, içimi sıkıyor ise , belki bir ergen rahatlığı ile davranıyorum.

Şimdi bana fevri diyorlar.

Fevri olmayan halimin fevri olan halimden iyi olduğunu kim iddaa edebilir ki?

Fevri değilim. 

17 Şubat 2014 Pazartesi

Kahve vs. çay

Günde 4 fincan kahve en az.

Günlük tek rutinin... Tek alışkanlığın... Cansız tek vazgeçilmezin...

Çay içmekten gerçekten nefret edebilirsin. Ülkemizde kadınlar için eziyet olan bir çok şey gibi bu alışkanlıkta öyledir. Demlenir , elini yakacak cam bardaklara doldurulur. Bir tepsinin içine optimum sığacak şekilde çay bardağı altlığı yerleştirilir. Ama sığmıyorsa çay bardağı altlıkları cam olanlar çok çirkindir. Kırmızı-beyaz olanlar , seramik-porselen olanlar tercih edilmelidir. Aşırı Çoklu ikramlarda tabaklar üstüste konur, bardaklar dipdibe...

Çay bitsin diye içilir. Terletir. Hararet alır, hararet çok mu kötü birşeydir. 
Çay ikram eden çay içemez. Çay sıcak içilemez, soğuk içilemez.  Çay içerken eş zamanlı içilemez. Rahat sohbet edilemez. Çay doldurma sıkıntısıyla bölünür. Toplu ilk çay bardağı bitiminde karışmaması için zavallı çay kaşıkları kurban edilir. Türlü biçimlere sokulur. Kaşıklıklarından utanırlar. 

Kahve öyle midir? 
                         Değil.

Ne içtiğinin farkına varırsın. Damağında kahve bayramı, arkadaşın , eşin dostunla fincan/bardak doldurmaca kavgası olmaksızın zevk alırsın. 

                                       Kahveyi yapmak zevklidir. 
Kahveyi içmek yavaştır. 
                                                                        Kahve insana sohbet zamanı bırakır. 

Kahve sakindir.                      Çay sinirlidir.

Sevim Burak-Yanık Saraylar

"siz baron bahar, hayatın dehşetini hiç düşünmüyorsunuz:
her şeyiniz var
otomobiliniz
yatınız
7 cüceli eviniz
bonolarınız
çocuklarınız
bense, ölümden korkmayacak kadar yalnızım...."

Kitabın arka kapağındaki yalnızlık vurgusu dehşet güzel.
Korkusuz.

içinde ise ;
"inanmak istemiyordum yalnızlığıma"
diyor.



Sevim Burak - Yanık Saraylar'ı daha önce hiç kitap okumamış gibi okumalısın.

Yazarı aklıma düşüren http://sadevederin.blogspot.com.tr/2014/02/ford-mach-1.html sevgili Deeptone'a teşekkürler.

16 Şubat 2014 Pazar

Etki ....Tepki.....Aile

Duymadıklarını, görmediklerini yaşadın.

Ve artık başka bir insansın.

Ancak.........

Ailen senin değişimini kabullenmekte zorluk çekecek. Ve seni de zorlayacak.

Örneğin bayramlar..Artık bayramlarda aile büyüklerine gitmeyeceksin, çocuğunla ufak tatiller yapacaksın. Bu tamamen senin tercihin olacak ve bu nedenle çok yadırganacaksın.

Bayram ziyaretine gitmeme nedenini  tam olarak açıklamayabilirsin , mesela annene, ama anlamasını bekleyebilirsin.
Bir süre sana karışmazlar , ama "hadi bak ......seni çok özledi , çok merak ediyor, ara, git , ayıp oluyo, ......................................" tepkileri kaçınılmaz olacaktır.

Zorlandığın upuzun bir süre halen geçmiş değildir. Ufak tefek detaylarda dahi zoraki iş yapamayacaksın.  Ama istemediğin bayram ziyareti için , tatlı tatlı zorlanıyorsundur. Bu zorlanma, ailenin anlayışsızlığından kaynaklanıyor olabilir, anlayamadıklarından , anlamak istemediklerinden, canım ne var bunda kafasından kaynaklanıyor olabilir.

Her bayram makara yaptığın kuzen abin seni haşlayacaktır. Ona anlatacaksın içindekileri. Ve fakat anlamayacaktır. "Öyle bahane mi olur ya , boyfriend yaptıysan söyle" diyecektir.  

Hiçbir zaman kavga etmek istemediğin anneni , üzecek şeyler söyleyeceksin. Çok şaşıracak, benim kızım bana bunları etmezdi diyecek. Ve daha ilginci bunun için üzülmeeyceksindir.


Senin ailenin öğreneceği , senin artık yeni bir insan olduğundur. Öğreneceklerdir.  Belki. Daha fazla zorlamayacak, zoranmayacaksındır.

13 Şubat 2014 Perşembe

Olimpos & Özeleştiri

Hafta sonu kaçacak yer arıyorsun diyelim. Yalnız. Bir başına .1 günlük. Gidip geleceksin.

Çok yakın olmasın .
              Hava güzel olsun.
                              Pahalı olmasın.
                                           Kimse olmasın.
                                                       İnce beyaz bulutlu gökyüzü olsun.


Olimpos olsun diyebilirsin.


Uzun süreli ilişkilerin en uyuz yanı , bir çok yerde ex ile anılarının olmasıdır. Hele olimpos gibi bir yerde...Elbette anı denilen şey , retro bir fotoğrafta güler yüzlü insanlardan oluşmuyor her zaman.

Daha önce ex ile gittin diyelim buraya. 2 gece 3 günlüğüne.

Orada da o sevgisiz suratı görmüştün di mi?
3 m2 lik odadan kavga ederek çıkıp tek başına yürüdüğünü , pembe kapşonunu kapatıp bir taş üstüne tünediğini hatırladın mı?

Ne kadar mutsuz olduğunu hatırladın mı? 

 Dünyanın en güzel yerinde , dünyada en çok sevdiğin ve sevildiğin insanın yanında olduğuna eminken , bu kadar mutsuz olmak normal miydi?

Kavga sebebi hakkında şu anda en ufak bir fikrin yok ise bu saçmalığın bir ilişkide, bir sevgilide yeri nedir?

Hayat sana işaret ediyor, gözkırpıyor.
               
                  " Bak seni sevmiyor" diye.
                                       " Bak olmuyor" diye.
                                                    " Bak bu o değil " diye.

İlişki tek taraflı sevgiden ibaret değil diyor.
Sevdiğin bu değildi diyor .

O zaman görmezden geldiklerin , katmerleniyor.

Sevgililer gününüz kutlu olsun.

Çocuklarınıza bol bol enginar yedirin , büyüyünce adam olsunlar

Enginarı evlendikten sonra pişirmeye başlamış olabilirsiniz. Ve Enginarlı her türlü tarifi öğrenebilirsin. Favorin buharda pişirdiğinli olabilir. Ex'in de.

                                       Şimdi...

Sarımsak vardı ya...Bir de enginar var.

Evliliğin son 6 ayında, geceli gündüzlü çalışmanında etkisiyle yemek yapmak senin için işkence haline gelmiş olabilir . Çocuk için yaptığın yemeklerin miktarını fazla tutarak evde sıcak yemek yenmesini sağlamış olabilirsin. Ya da dışardan birşeyler ısmarlamış olabilirsin.

Sonra , bir yıl sonra , ex in, senin annene ;
"O kadar da enginar sevdiğimi biliryor, kaç kere söyledim yapmadı." diyerek kendi hatasını benim tetiklediğimi anlatmaya çalışsın.
Hem de senin annene!!!

Enginar yüzünden beni aldatmış çünkü onu düşünmemişim, isteklerine önem vermemişim.
Enginar sebeplerden biri. Ve en önemlilerinden.

Gerçekten sonsuz hizmet sunacak bir hizmetçiyle evlendiğini düşünüyormuş. Ne zaman bu hale geldi, ne zaman bu kadar bencil oldu ? Aslında hep öyleymiş, elindeki konfor alınınca kendini böyle ifade edebilmiş.

Çok uzun süre düşündüm.
Çocuk doğduktan sonra! Hani kadınlara diyorlar ya, kocanızı ihmal etmeyin , çocuğu kıskanır vs. Böyle bir mantık olabilir mi?
Günde toplasan 4 saat o da bölük pörçük uyuyan bir kadın ne yapabilir?
Herkesin etrafında dört dönen bakıcılar, anneler, teyzeler olabilir mi?
Herşeyin bir yeri bir zamanı yok mu?
Çocuk bakmak, reklamlardaki gibi olmuyor, geniş pırıl prıl bir ev, tiril tiril giyinmiş fit bir anne, güler yüzlü bir bebek, ailesine şefkatla bakan baba...Yok böyle bir şey.
Çocuk eşyaları yüzünden adım atacak yer kalmamış evde, 3 gündür aynı eşofmanla gezen, üstünde süt lekesi olan anne, çocuğun ya altını değiştiriyordur, ya emziriyordur, ya yemek yiyordur, ya duş alıyordur, ya bebeği sallıyordur. ya gazını çıkartıyordur ya çocuğun kıyafetlerini ütülüyordur ,aynı şeyleri tekrar ediyordur. Baba ne yapıyordur, ilgi bekliyordur.
Yıllardır , mutlu olması için uğraştığının , bu uğraşının yok olmasının nedeninin, kendi çocuğu olduğunu farketmeyecek kadar gerizekalı mıdır?
Evet öyle olabiliyor.  Ve bu zeka ve bu anlayış karşısında hayretler içinde kalmamak mümkün değil.

11 Şubat 2014 Salı

Süs Püs

Henüz lisedeyken  halk eğitimde resim kursuna gitmiştim. Yaş ortalaması 55 idi. Bir kadın vardı adı Naciye olabilir sanırım , hiç evlenmemişti 50 yaşlarında olmalıydı. O kadar süslü bir kadın daha önce hiç görmemiştim, ilerleyen hayatımda da görmeyecektim.
Yaşının getirdiği bir yorgunluk vardı, kıyafetine uygun taşlı gümüş yüzükler takardı. Makyajlıydı. Fular takardı. Renkli kemerler takardı. Naciye'den yaşça büyük bir öğrenci bir gün çay içerken sordu;

-"Sen hiç evlenmedin, di mi?"
-"Evet, nereden anladın?"
-"O kadar özgür giyiniyor, yakıştırıyorsun ki  ve gerçekten tek derdin resmini güzel yapmak.

Lisedeydim . Yaşlanınca, muhabbet saçmalığı bu düzeyde herhalde diye düşünmüştüm, kurstan fenalık gelmişti ama ilginç bir şekilde aksatmadan da devam etmiştim.

Naciye rahattı. Hayatını kendi kurgulamıştı. Kendi ayakları üzerinde durmuştu. Nişanlısı onu aldattığı için bir daha asla bir ilişki düşünmemişti. Ve fakat bir kadın olarak kendini bırakmamıştı.

Hafızama dün akşam geri geldi Naciye. Çocuğum bilezik takıp, oje sürmemi istedi gökkuşağı renklerinde.
Bu kadar renksiz olduğum , olageldiğim için kızdım kendime. Bu kadar ihmal etmeye hakkım yoktu kendimi. Hiç bir zaman süslü olmadım. Ama hiçbir zaman da bu kadar renksiz olmamıştım.
Bu akşam gökkuşağı ojelerimle başlayacağım değişmeye..

"Rüya da baba görmek"

Ağlayarak uyanabilir.
                             "Anne babam burda mı? Oğlum oğlum oğlum diyodu"
                                                 
Ağlayarak.

Boşandınız, 1 sene geçti. Çocuk babasını sık sık görüyor (haftada min.3 gün)

Bir gece, böyle uyanıyor saat 02:37'de .

Çaresizsin. 
Bu saatte babasıyla buluşturamazsın.
                                                      Bu saatte çocuğu ikna edemezsin.

Burnunu çeke çeke, katıla katıla , evde babasını arayacak.

Kucağına alacaksın. Rüya olduğunu anlatacaksın. Anlamayacak. "O kadar gerçekti ki oğlum oğlum oğlum." dedi diyecek.
Güzel kafasını öpeceksin. Saçlarını seveceksin. Kucağına artık sığmayan çocuğa ninni söyleyeceksin. Elleri senin boynunda...Sakinleşecek...uykuya dalacak. Kolunun uyuşmasını önemsemeyeceksin.

Sonra yatağına usulca yatıracaksın.  Ertesi sabah çocuğu alması için en medeni uslübunla,  babasına mesaj atacaksın.

Sonra uyuyamayacaksın. Kendi vicdanının bu konuda hatan olmadığıyla ilgili seni rahatlatmaya çalışırken, şeytan tarafın ex kocaya çocuğa yaşattıkları için en terbiyesiz belaları sıralayacaktır.



8 Şubat 2014 Cumartesi

Bekar anne ve Sarımsak

Vampirleri uzaklaştırır sarımsak.
        40'ı çıkmamış bebeklerin başucuna konur.
                      Gece, sarımsak evden dışarı verilmez.
Ne alaka di mi bekar anne ve sarımsak?!

Çalışan bir kadının akşam eve gelince sağlıklı yemek yapabilmek için buzdolabının  no-frostuna attığı yarım kiloyu aşan gramajlarda, geçen hafta sonu ayıkladığı sarımsaklar olsun. Aslında itiraf etmek gerekirse, sağlıklı olduğundan değilde kocasının talebi için... İki kat giydiği naylon eldivenlerle, akşam film seyrederken ... Çocuğu uyuttuktan, mutfağı topladıktan sonra gerçekten içini bayan kokuyla, camı açıp, filmde, ayıklama prosesi de bitse de duşa girsem dilekleriyle...
Latince adı Allium Sativum olan pek şahsına münasır bir bitkiyle film seyrediyorsun..

Bekar bir anne olmaya ilk karar verdiğin anda kafandan eşyalarını toplamaya başlamışsındır. Derin nefes alıp düşünmeye çalıştıktan sonra o ilk çantaya çocuğun albümleri, üst çekmecendeki zımbırtılar,  kimliklerin, babaannenden kalan saati koyarsın , ve düşünürsün ilk anda unuttuğun, almamaktan pişman olacağın ne olacak diye? 
Sarımsaktır o! 

Sarımsak o ilk çantanın en üstüne konur.

                              Sarımsak o ilk çantanın baştacıdır. Şanıyla yerleşir zirveye gururla..

               Sarımsak, son emeğinin teslim edilmemesidir.

 Ve seni kavga etmek dışında aramayan, "ya sarımsak vardı nerede?" demek için arayacak ya, işte o zaman, o ilk çantaya, kraliçeliğe atadığın sarımsakla ne kadaannn doğru bir  karar vermiş olduğunu  göreceksin.

4 Şubat 2014 Salı

AAaaAaa Nasılsın?

Aylar geçecek, exin ailesinden kimseyle görüşmemenin huzuruna ereceksin. Onlara oluk oluk akıttığın sevginin, sabrın ,tahammülün yerini nefret sonrada boşvermişlik alacak. Bir yılbaşı kutlamasında, bir bayramda, bir tatilde, kendin ve çocuğun için ne kadar güzel fırsatların olduğunu, için sıkışmadan, içine atmadan, huzur içinde anlayacaksın.
Evliliğin belli bir döneminden sonra ex, her  yılbaşını kendi annesiyle , ailesiyle birlikte geçirmek, ufak tatillerde araya annesini de sıkıştırmaya çalışmak, evde fazla yemek varsa, hızla tükenmesini sağlamak için yalnızca kendi ailesini çağırmak için olağanüstü bir performans gösterebilir. Zamanında kocan olan için, ailesidir vs.vs desen de , konu onun annesini neden kendi annen gibi sevmediğine gelebilir? Senin annen , sizin evinize 6 ayda bir gelmiş olsun, ve senin annenden uzak duruyor olsun.
Bencilliğin insan vucüdunda bu denli vuku buluyor olması şeytanidir.
Herkesin bir tane annesi vardır. Kimse senin anneni sevmek zorunda olmadığı gibi , başkasının annesini de kendi annesi gibi sevmeye zorlanamaz.

Gel zaman, git zaman çocuğu babaya bırakırken dış sokak kapısının dışında  kapıda ex kayınpederin ile karşılaş mesela.
Torunu için  "kaç yaşındaydı?" diyen.
Sana şöyle desin;
 -AaaAaaa Nasılsın?

Cevap verme. O sırada kapıda beliren babasına , çocuğunu teslim et.
Yoluna devam et.

3 Şubat 2014 Pazartesi

Köprü

Araya yılları sokup görüşemediğimiz arkadaşlarım var. Bir kısmıyla hafta sonu buluştum.
Eve dönerken , tam köprü üstünde radyoda çalışıyordu, sonuna kadar açtım ;
 Kargo ;
http://www.youtube.com/watch?v=RyzV2ebzwKI 
                  
Bana yalan söylediler kaderden bahsetmediler ;

Bir aleme indim yalnız,
Yerde toprak, gökte yıldız.
Bir yan susuz bir yan deniz.
İki el, bir baş verdiler,
Bir çift göz ağlar da güler.
Dört bir yanda benim gibiler. 



Doğru söz içinmiş diller,
İşte kalbin sev dediler.

Bana yalan söylediler,
Bana yalan söylediler;
Kaderden bahsetmediler.

Varsın böyle geçsin ömrüm,
Neşeyle dolsun bari her günüm.
Hani benim sevdiklerim?
Hani gönül verdiklerim?
Hasret gider, ben giderim.


1 Şubat 2014 Cumartesi

YOLUN AÇIK OLSUN : SADE VE DERİN - DEEPTONE

Kitap dün elime ulaştı.

http://www.idefix.com/kitap/sade-ve-derin-deep-tone/tanim.asp?sid=OLJ292F4OD2D1ECTW2YY

İdefix'ten aldım. 50TL üzeri kargo bedava!

Akşam okudum . Şimdi yazıyorum .

Deneme türü kitabı kaç tane var bende diye bir bakındım da , evde 2 taneydi, 3 ledim.

-Montaigne - ortaokuldan kalmış olabilir.
-Ferhan Şensoy- Gündeste dışında her kitabı var.

Deneme okumuyormuşum diye özeleştiriyle başladım.

Kitap İkinci Adam Yayınevi'nden çıkmış. Kadıköy'den.  İkinci Adam Yayınevi'ni de tanımış oldum, mutlu oldum bir Kadıköy'lü olarak. Genç yazarlara destek veren bir yayınevinin daha çok kitabını edinmeliyim.

Yazar : Deeptone   Kitap:  Sade ve Derin

Kitap genç, naif, kültürlü, düşünen, hisseden, heyecanlı biri tarafından yazılmış. 
Günümüz gençliğinin, iletişim çeşitlerine , şekillerine işaret diyor zaman zaman. 
Unuttuğunuz şarkılardan bahsediyor, youtube açıp dinler buluyorsunuz kendinizi. 
100 yıl öncesinden bile bahsediyor. Orada olmak istiyorsunuz. 
Ufak detaylara göndermeler yapıyor. Benzetme yeteneği güçlü . 
Kitabın kapağı içeriğine göre melankolik .

Kitabın tanıtımından;
"Hayat bak! Dur sen biraz ya da tamam; ya sen devam et ama bir izin ver, sürekli üstüme gelme. Her gün bir şey çıkarma, bir normal ol, aklını başına topla. Bak sen devam et ben şurada ineyim. Daha doğrusu; hemen şu anda bir uyuyayım, sen yavaşladığında uyanırım. O zaman uyandır beni.."


Yazdıklarım kitaba göre sığ kalmış olabilir.  Yeni bir kitabın , yeni bir yazarın heyecanına ortak olup, mutlu oldum.

Çok kitap okumama rağmen evde kocaman kütüphanesi olan biri değilim. Kadıköy sahaf cenneti. ikinci el kitapları alıp, 3.el olarak sahaflara geri satarım. Sade ve Derin'i, yazarın romanını bekleyen biri olarak saklayacağım.