30 Nisan 2014 Çarşamba

Yeni Şeyler

Yeni boşandığında eskiye dair ne varsa arınmak istiyorsun.
Ne varsa ama..Çay tabağından, perdesine kadar...
Yeni sahip olduğun eşyalarla duygusal bir bağ kurabiliyorsun.
Böyle bir cüzdan görüyorsun ve alıyorsun ihtiyacın yokken , saçlarını uzatmaya başlıyor , kırmızı bir elbise içinde hayal ediyorsun kendini.

29 Nisan 2014 Salı

Ayakkabı

Ayakkabı hastalığı  diye birşey  var.  Gerçi benim etrafımda aklı başında , maddi durumu ortalarda olanların ayakkabı odaları yok, benim de....
Ayakkabı zevki , giyim zevkinden başka birşey gibi .
Hiç bir zaman fazla ayakkabısı olmayan, giyimde takıntılı olmayan ama ayakkabı seçiminde oldukça takıntılı olan birileri var. Paralayana kadar kullananlar..
Gerçek deri ayakkabılar pahalı. Deri olmayan bazı markalar da anlaşılmaz derecede pahalı. İş için ayakkabı ihtiyacın varken gerçek deri olmayan ayakkabılar sana fiyat olarak çoook cazip gelecek
"Ooooo çok ucuz iki tane alıym yaa" diyeceksin . 
Yanılacaksın. Bunu anlaman uzun sürmese de  kısa - orta vadeli yapmış olduğun 2 ayakkabılık yatırımı gömemeyeceğin için giymeye devam edeceksin.
Bir alışveriş sitesinden ilk defa, çoook  indirimli bir ayakkabı almaya cesaret edeceksin.  İşe geldiğinde kargoyu masanda bulacaksın.

Şu an aşağıdaki ile aşk yaşıyorum.. Kalp kalp kalp...



28 Nisan 2014 Pazartesi

Kötü gün


Yalnız olmanın günlük hayattaki en zor yanlarından biri, yüksek seyreden maddi kaygı.
İşe bağımlısın.
İş dediğin kendinden sevimsiz bir olgu.
Mecburiyet olunca daha stresli.
İş yerinde kötü bir gün geçirince çabuk yoruluyor , huzursuzlanıyor olabilirsin.
Bu durumun çaresi var mı bilmiyorum.
Kurumsallaşmaya pek meraklı iş yerinde yaptıkları kişilik testinde de özel hayatındaki yoğun kaygı tüm grafikleri alt üst edebilir.
Sürekli hesap yapmak, her cumartesi sayısal loto sonucunu beklemek , indirimli alışveriş sitelerinde kendine ayakkabı almayı kollamak....yoruyor.
İş yerindeki kötü bir gün ardından daha da yorucu oluyor.
Yeniden iş aramaya yönlenmek ya da kendi işini kurgulamaya çalışmak enerji ve heyecan istiyor. O heyecan ve enerjiyi kaybedince bulmak pek kolay değil..
Kahve falın bile kapkaranlık...

24 Nisan 2014 Perşembe

Tatil!

Mahkeme kararına göre , çocuk 15 günde bir ve tüm temmuz ayı  babasında kalıyor olabilir. 15 günde bir baba-çocuk ilişkisi mantıklı olmadığı gibi 1 ay boyunca babada olması da mantıklı değil.
Ex ile bu konuyu olabildiğince kendi aranızda düzenlemeye çalışıyor olabilirsiniz.
Ancak konu çocukla başbaşa tatil konusuna gelince tıkanabilirsiniz.
Babasının çocuk bakımında yetersiz olduğuna inancınız tamdır.Ve baba da bu konuda kendini eksik hisseder. Hep birlikte bir tatil daha iyi olur diye düşünülebilir.
Mesela geçen yaz 3 lü bir tatil denemiş 4 günlük rezervasyon yaptırmış olabilirsiniz.. Çocukla sen bir odada, ex başka bir odada..Oda ücretlerini ayrı ayrı ödemişsinizdir. Yarım pansiyon olan yerde yenen öğlen yemeklerini hepbirlikte yerken bir öğlen sen ödedim ,bir öğlen  ex  ödemiş olabilir. Hak geçmemiştir.
Çocuk gün içinde yorulduğundan erken uyur.  Sen de odada kitap okursun. Ex 3 oda yandadır. Kız arkadaşı ile telefon konuşmalarını nedense odasında değil dışarıda yapar, duyarsın. Kız arkadaşını aramızda birşey olmadığına ikna etmeye çalışır. 
Gün içinde karı koca kavgalarını etmemeye özen gösterirsin. Çocuğun şapkası, kremi, yemesi , içmesi. O kadar zor geçmiştir ki.
Sevimsiz bir tatil olacaktır . Senin için....
Bu yaz tatilinde aynı ritüel tekrarlanacaktır.

23 Nisan 2014 Çarşamba

23 Nisan

Çocuk bu..
Aylardır 23 Nisan için hazırlandığı folklor gösterisinden yarım saat  önce kıyafeti için arıza çıkarabilir. Kıyafet "pasaklı" imiş.
Sınıfta her anne çocuğunu giydirmeye çalışırken , sen bir yandan çocuğunu yatıştırmaya çalışırsın.
Bu sırada babası sınıfa girer ve sen konuşurken araya girer, bişiler söyler.
Sen uyarırsın. Biz konuşuyoruz karışma diye.
Sonra sen konuşmaya devam edersin. Tekrar bir şekilde araya girer. Şöyle bir cümle kurabilir
"Ben sıkılıyorum ama artık hadi oğlum"
Konu senin sıkılman değil. dersin. Sonra bir daha ve bir daha tekrarlanır.
Öğretmeni durumu farkeder, çocuğunu yanına usulca çeker. Konu kısmen çocuk tarafından kabul edilebilir hale gelir.
Bu gösteriye anneanne ve dede de katılmıştır. Annenin ex i ilk gördüğü an nasıl irkildiğini uzaktan farkedersin.
Çocuğunu her veli gibi yakından değil , 2 katta bir pencere bulur oradan seyredersin, ne annen ne baban, ne ex  ile yakın olmadan  kendi duygularını yaşabilmek için.
Gözlerin diğer velilerden başka türlü dolar. 

21 Nisan 2014 Pazartesi

Seni Kınıyorum!!

Yazmış duvara şöyle ;

kınamak; yapılan bir işin kötü olduğunu belirten bir biçimde söz söylemek, ayıplamak, takbih etmek.
Hiçbirşey yapamıyorsan kınarsın.
Seni kınıyorum!! Net.

20 Nisan 2014 Pazar

Kanser & Peruk

Kanser, kadınları , saçları döküldüğünde vuruyor.
Annen kanser oldu,
kemoterapiye başlayacak ve saçları dökülecek.
Uzun süren tedavisi boyunca doktoruna tek bir soru soracak,
"saçlarım?" 
Saçları henüz dökülmeye başlamadan, annen ile peruk alışverişine gideceksin.
Kendi saçına en uygun , en yakın modelini seçecek, kimse bilmesin diye özellikle de anneannen..
İlk kemoterapiden sonra saçları döklmeye başlayacak. Tutam tutam dökülecek o kömür saçları...
Saçlarını kuaförde kestirmek istemeyecek. Banyonun ortasına tabure koyacak, oturacak, kocası  kesecek saçlarını 3 numara falan...
Sen bu sahnenin tanığı olarak , gülümsemek ile görevlisin orada sadece..
Tamamen saçları dökülecek. 
Aldığınız peruk dışarıdan belli olacak elbet, ve parkta, sokakta vb yerdeki kadınlar "ay peruk olduğu da ne çok belli" diyecek. Annen bir gün aniden , böyle diyen bir kadının karşısında aniden peruğunu çıkaracak. Kadın kaçacak delik bile arayamayacak...Anneni sakinleştirmeye çalışmayacaksın. Arkasında duracaksın.
Var böyleleri...var...malesef var....
Kemoterapi seansları için ilaçları sen temin edeceksin.  Üniversite hastanesinde, annen yanında olmadan sen sırada bekleyeceksin. Güleryüzlü ,bandanalı 21 yaşındaki dünya güzeli,midesi alınmış bir genç kız , hastalığını soracak, 
"hasta ben değilim" demeye utanacaksın..
1 sene  sonra annenin saçları çıkmaya başlayacak. Dümdüz saçları, kıvır kıvır olacak . Bebek saçları gibi özenle bakacak..
Annenin her hali ile güzel olduğunu anlayacaksın.  

19 Nisan 2014 Cumartesi

17 Nisan 2014 Perşembe

Özel Sağlık Sigortası

Geçenlerde acile, kendim için özel bir hastaneye gittim.

Annemin hastalığından dolayı, devlet hastanelerini, tam gün yasasını yakından tanıdım. Bu yüzden kendim ve çocuğum için buralara gitmem, imkanım varsa...

Evlilik süresince de, boşanma aşamasında da, ex'in çalıştığı şirketinin yaptırdığı özel sağlık sigortasını kullanıyordum.
Ağır bir grip geçiriyordum. Daha boşanmamız ilan edilmemişti. Doktora gittim , ödeme aşamasında sigortamın iptal olduğunu öğrendim.
Aradım o'nu. İptal ettirmiş. Çocuğun sigortası devam ediyormuş.

Ödedim epey bi miktar.

Çıkınca aradım. Aramam hataydı ama aradım.
-Her seferinde diyorum ki bunu da yapmaz artık ya, onu da yapıyosun .
-Benim imkanlarımı kullanırken iyi ama di mi
dedi

Neye şaşırdım ?
Bana aile iken , aile olmanın getirdikleri ile ilgili yaptıkları , hatta onun direkt yaptığı olmasına gerek yok şirketinin yaptırdığı özel sağlık sigortası bana bir lütufmuşcasınaymış.
Çocuk doğduktan sonra aldığımız sağlam araba , aldığımız ev , gittiğimiz tatiller, bana aldığı hediyeler.....
Bunlar onun sayesinde , o olmadan olmayacak şeylermiş gibi o olmadan..mış...

İki sene sonra nihayet yaptırabildim...

16 Nisan 2014 Çarşamba

Blog - Amaç ?

Bir mail geldi, blogu sorgulayan, amacımın ne olduğunu soran, sinirli bir mail...

Hatırlatmalıyım;

Blogu yazma amacım dertleşmek , hayatımı kolaylaştırmak değil. Boşanalı neredeyse 2 sene oldu bitti gitti. Maddi ve manevi çok zorlandığım zamanlar oldu. Boşanan ilk kadın değilim. Aldatılan ilk kadın değilim.
Mutsuz evlilik yerine boşanmayı tercih ettim. Sadece beni ilgilendirir.
Bu tercih esnasında zorlandığım anlar oldu. Arada kaldım çünkü alışık olduğum zorluklar vardı evlilik içerisinde, bu zorlukları görmezden gelmeyi deneyebilirdim. Çeşitli yurtdışı tatillere çıkar, çocuğun tüm sorumluluğunu almadan , gayet konforlu olan evimde oturabilirdim. Kocamla fiziksel teması tamamen kesebilir, kafamı  sanat, ev işi, kariyer, yeni hobiler, sofra düzenlemeleri, seyahat , yeni yemek tariflerine verebilirdim. Bunu tercih edenler de var.

Ben yapmadım.
Boşanmayı tercih edeceklere , ya da etmeyeceklere, sadece arada kaldıkları o anda belki bir kişiye yardımım olacaksa ne mutlu bana...Hele çocuk varsa..Kararımın doğruluğundan bir kere bile şüphe duymadım aksine boşanma süreci ex in farklı farklı yüzlerini gösterdi , her seferinde kararımı doğrulattı. .
Benim oğlum çok etkilendi..Anne mutlu olacak ki çocuk mutlu olacak lafının çok zorlama olduğunu gördüm. Ancak anne, çocuğa duygularını anlatmaya başladıktan sonra çocuk kabul edebiliyor. Babasını görebildiği zaman , sevildiğini, terkedilmediğine emin olduğu zaman sakinleşmeye başlıyor
.
Bu hayata bir kez geliyoruz. Nasıl yaşayacağımız yalnızca bizi ilgilendirir. Bunları paylaşmakta...

15 Nisan 2014 Salı

Aldatılmak- Kan tahlilleri

Fiziksel olarak aldatıldığında , duygusal durumun dışında fiziksel olarak da endişe duyabilirsin.
Pislik herif sana sana mikrop bulaştırmış olabilir. Hatta çocuğuna!!!!!!!
Aslında titiz bile sayılmazken, birden arınmak istersin, kaynar suyla yıkanmak, evi dip bucak çamaşır suyuyla kırklamak gerekir aniden.


Aldatıldığını anladığın ilk gece yalnız kalacaksın ,çocuk uyuduktan sonra , önce evi temizleyeceksin. Ölülerin arkasından ayakkabılarını kapı önüne koydukları gibi, yanına alamadığı tüm ayakkabıları bir kutuyla dışarı koyacaksın. Sonra kaynar su ile yıkanacaksın , çok uzun süre hem de...

Sonra keyif yaparmışcasına kahve yapacaksın.
Sonra yemek masasına bilgisayarını koyup , orospulardan bulaşan hastalıkları araştıracaksın.
Liste yapacaksın. Mail atacaksın. Hiv-Sarılık ve o anda araştırdığın çeşitli tahlilleri yaptımasını isteyeceksin  ex'ten.
Hakaret sayacaktır. 

Kendisine değil, birlikte olduğu kadına hakaret etmişsindir. Çünkü o maili okurken o kadının yanındadır. Kadın çıldıracak, "ben orospu muyum" ile ex in canına okuyacaktır. O tahlilleri yaptırmamasını söyleyecek.

Ertesi sabah Kapının kilidini değişteceksin. Çocuk evdeyken eve zorla girmek isteyip çocuğu korkutmayacak. Çocuğu istediği zaman göremeyeceğini anlayacak yavaş yavaş..
Ayak diretecek. Yaptırmayacak. Tel ile taciz edecek.
Bağıracak. Sen daha çok bağıracaksın.
Çocuğu anaokuluna götürmeyeceksin. Anaokulunu arayıp , artık gelmeyeceğini söyleyeceksin.
4 gün sürecek. Dirayetli ol. 

Sonra eşşeek gibi yaptıracak istediklerini. Test sonuçlarının orjinalini alacaksın, teyit ettireceksin. Çocuğunu öyle göstereceksin.

Baba

Ben babamı üzmek istemedim. Hiçbir zaman.

Çocukken, ergenken....

Boşanmaya karar verdiğim ilk anda , bunu babama nasıl söyleyeceğim vardı aklımda.

Kızacağından, reddedeceğinden falan değil. Üzülür diye zorlandım.

Provalar yaptım.

Aslında ilk önce aileme haber vermeden, bir avukata gidip ex  ile anlaşıp , bu işi hallettikten sonra söylemekti planım. Aradaki sürece tanık olmasınlar, sonuçta ne olacağı belli, en azından o zaman zarfında sıkılmasınlar diye..

Öyle olmadı. Ex her konuda anlaşmazlık çıkardı. Sonra avukattan avukata koştururken anneme söyledim . Babama sen söyle dedim.

Babam aradı beni. İşteydi.

Her zamanki gibiydi sesi, diri..

-Al çantanı, oğlumu, gel kızım . Biz aileyiz. Hiçbirşey için üzülmene değmez. dedi
Biliyorum baba dedim. Geliyorum...
Devam etti,
-Küfür, şiddet varsa bana söyleyeceksin.
-Bir o yok. dedim gülerek , boynuz var ne dersin dedim.
-Onun layığı oymuş, iyi yapmış, yoksa çocuk var diye boşanmazdın dedi..



Babam bilir benim konuşamadığımı. Beni konuşturmaya çalışmaz. Kilit zamanlarda ihtiyacım olanları söyler. O andan itibaren torunu için oğlum demeye başladı.

Duruşma salonunda bir tek onu istedim yanımda. Ağzını açmadan duruşma bitene kadar yanımdaydı.
Ex ile tokalaşıken dava sonrası,
-Hadi sen kazandın ,"affeerimm", tebrik ederim dedi. Tüm alaycılığı ile.
-Ben ne kazandım baba yaaa ..dedi.
Babam omuzuna vurdu , hadi herkes kendi yoluna şimdi dedi...



Arabaya bindik.
Oh be dedim.
Sarıldım o'na.

14 Nisan 2014 Pazartesi

EMDR-Başkasının ne düşündüğü

Psikologumun uyguladığı bir yöntem , bahsetmiştim, emdr

Gözlerimi kapattırdı. Kulağımda tın tın sesleri gidip geliyor, ellerimde titreşim veren problar.

Boşanma sürecince takıldığım, acı çektiğim sahneleri düşünüyorum.

Sahnede ortaokul arkadaşım var. Evinin bahçesindeyiz. ( Havuzlu bir villada yaşıyor. Ortaokulda zengin bir adamla evleneceğim diyordu. Evlendi ve çok mutlu.)

Sağolsun durumları duyunca beni evine davet etti. Çocuklar bahçede oynuyor, bahar havası. Biz de kahve içiyoruz.

Bana bir daha düşünsen diyor.
Çok konuşmayan ben , başlıyorum anlatmaya....anlatıyorum , anlatıyorum, anlatıyorum, anlatıyorum...
Hayret ediyor, üzülüyor, düşünüyor. Çıkış yolu arıyor bana evlilik içerisinde...
Yok diyorum sana o kadar anlattım hala ne olabilir, bak anlatabildiklerim bunlar, hislerim bunlar...

Gözlerimi açtırdı bana psikologum..
Noldu? dedi, ne vardı gördüğün?
Anlattım.
Neden uğraşıyorsun , onu kendi kararların ile  ilgili neden ikna etmeye çalışıyorsun?

Kaldım...

Neden? Bilmiyorum, bana inansın di ye mi, teyit alayım diye mi?

Bir yere kadar anlatıyorum. Akıl vermeler başladığında, anlatmaktan , paylaşmaktan vazgeçmeyi öğrendim.



11 Nisan 2014 Cuma

Objektif olmak-Aldatılmayı haketmek..

Aldatılmak ne demek?
Hangi sebeple oluşmuş?
Karşılıklı tahrik var mı?
Hangi duygusal ihtiyaçtan doğdu?
Karşılıklı olarak düğümleri belirleyip çözmeye başlayınca , çözmek isteyince herçey unutulur...
Bir daha denesen , arada çocuk var vs. benzeri soru ve yorumları çok duydum

Herkes farklı şeyler yaşıyor. Ben kendi yaşadığımı anlatmaya çalışıyorum.

Eski kocam uslanmaz bir çapkın değildi. Ama bu onun bencil olmadığını göstermiyordu.
3 sene flörtten sonra evlendik. Çocuk evliliğin 5. senesinde doğdu.

- Çocuk olduktan sonra, çalışan anne olarak oldukça yoruldum.
- Ben kendi ailem için kocamdan herhangi bir talepte bulunmazken, o ailesi ile oturmak , ailesi ile tatil, ailesi ile yılbaşı vs. ısrarları beni bezdirdi. Ve bunlar çocuk doğduktan sonra oldu.
- Ev işlerine yetişemedim.
- İş yerine yetişemedim.
- Kendime yetişemedim.
- Eve haftada bir temizlik+ütü yapan kadın yüzünden kocayla, hayatımın en şiddetli kavgalarını ettim. Kavga nedenleri kadınların yaptığı işi beğenmemesi , bunun için beni suçlaması..Gömlek , pantolon ütüleri vs...
- Kocam ile ilgilenmedim.
Neden ilgilenmedim?
Çünkü çocuk doğduktan sonra, sanki yükü bahçede kedi beslemekten ibaretmiş gibi davrandı. Uykusuzluğum, işe geri dönmem, çocuğun tüm bakımı benim üzerimdeydi. Ve benim işyerim eve 1,5 saat mesafedeyken kendisininki 4 dakika mesafedeydi. İşten çıkınca sporunu yapardı, yüzmeye gider, eve aynı saatte girerdik. Evde yemek olmazdı. Dışardan sürekli birşeyler söylemek bir müddet sonra hiçte zevkli değildi.  Ben çocuğun ihtiyaçlarını karşılamakla meşguldüm. Birkaçkez hava almak için evden çıktığımda , eve döndüğümde çocuğu tv karşısında buldum.
Ben çok verici bir insanım. Paylaşmayı severim, parayı, bilgiyi, zamanı...Kocamla da severdim.
Ancak nankörlüğe , yalana maruz kaldığımda köprüleri atmakta bir sakınca görmem.

 Aldatmadan bir kademe önce konuşmak nasıl olur ki dersen şöyle oluyor
-Bak sen bana istediğim alakayı göstermiyorsun.  Fiziksel vs......Sadece para getiriyomuş gibi hissediyorum bu eve...Gömleklerim istediğim gibi ütelenmiyor vs vs vs...
-O kadar bencilsin ki , işten eve koştura koştura geliyorum. Çocuğumuzla ilgilemiyorum. Kaşlarımı bile iş yerindeki tuvalette alıyorum. Kendime vakit ayıramıyorum. Sen yardımcı ol, üzerimdeki yükü al biraz. İşin yakın, spora gideceğine eve gel yemek yap, ne dersin?
-Ya ben bu zamana kadar yemek yapmadım . Dolma mı yapıcam bu yaştan sonra
-Daha kolay birşeyler yap
-Dışardan yeriz. 

Yaşadığımız kültürde aldatma, kadın ve erkek için aynı anlamı ifade etseydi kendimi eleştirirdim.
Beni aldatmadan önce  ben  ondan uzaklaşmıştım. Çünkü bencilliği  "hayat müşterektir" ilkesinin dışındaydı.  O benden uzaklaşmıştı çünkü doğum öncesi konforunu ona vermiyordum.
Buna ister tahrik ister kolayına kaçmak ister ne derseniz deyin...

Çocuğuma aklıyla, ruhuyla sağlıklı bir anne olarak bakmak o kocayı boşamaktan geçiyor.

10 Nisan 2014 Perşembe

Yalnızlık-acil-hastalık

Çocuk babasında kalmak isteyecek, tamam diyeceksin..
İşteyken üşümeye başlayacak, eve geleceksin. Saat 16:00'da
Yatacaksın. Ateşin çıkacak. Kusacaksın.
Acil'e gitmek isteyeceksin. Başını kaldıramayacaksın. Saat 21:00 olacak , "oh ateşim düştü , şimdi biraz iyiyken gideyim bari" diyeceksin.
Acile zombi gibi gireceksin, hemşireler korkacak. 4 yıl önce apandistin patladığında orada olan acil doktor yine orada olacak.
Perdeli yatağa yatacaksın. Düştü ateşim dediğin ateş 39,7 olacak. Evde bildiğin bayılmışsın demek, uyumamışsın.
Hemen arkaarkaya serum  takacaklar.
Mikrobik birşeyse eğer , çocuklara taşımasınlar diye arkadaşlarını aramayacaksın.
4 saat serum verecekler. Su isteyeceksin , getirecekler.
Bunun yaşlılığı da var diyeceksin.
Yalnızlık ilk defa koyacak...

8 Nisan 2014 Salı

Annen kanser olur...

İnsan güçlü bir yaratık.
Birinin hayatıyla ilgili sorununu dinlerken, bencil yapısından ötürü , öncelikle kendi ile kıyaslıyor. Ben bunu yaşar mıyım, yaşarsam nasıl hareket ederim diye?

Şimdi...

Boşanma sürecin devam ederken, sana kol kanat geren bir annen var elbet...

Sen annen üzülmesin diye ne kadar az anlatsan da , anne işte, biliyor,hissediyor, anlıyor, yoruluyor, üzülüyor. Birkaç ay sonra da kanser oluyor.

Her dilenciye para veren, her olumsuz haberi içselleştiren, herkesin derdi ile empati yapan insan , kızının durumuna ama en çok torununun durumuna üzülüyor .
Ve kanser oluyor.

Bir belirtisi yok. 1 hafta süren gaz sancısı gibi bir ağrı, sıkışma. O sırada hamile olan küçük kızının ısrarıyla doktora gidiyor. Ultrason sonucunda kanser şüpheli kitle varlığından haberdar olan hamile kızı ve annesi eve ağlayarak geliyorlar. Sen ise  "yine mi kavga ettiniz?" diye geyiğe vurmaya çalışıyorsun. İkisi de birbirlerinden kaçarak , ağlama şiddetlerini arttırıyorlar. Hangi birine gideceğini şaşırıyorsun. Sonucu alıyorsun. Yatağının üstüne çöküyorsun. Ağlamıyorsun. Öyle değildir ya , kedi tüyü falandır diyorsun. Akşam baban geliyor ;
-Ya olur mu öyle şey. diyor.
3.evredeki kanser tedavisinin bitimine kadar diyeceği gibi...
Senin yüzünden, annenin kanser olduğuna inanıyorsun. Yaşadıkların, yaşattıkların yüzünden, eski olacak kocan yüzünden  ...
Hiç sakin falan olmaya gerek yok. O kocayı ilk gördüğün yerde üzerine saldırabilirsin. Sokak ortasında küfür edebilirsin. Mal gibi bakacaktır. Her mahallenin bir delisi olur ya, o koca senin mahallene taşınmıştı ya, değil İstanbul'un dünyanın en sakin mahallesinde "deli benim" i ilan ettikten sonra o herif orada yaşayamayacağını anlayacaktır.
Doktor arayacaksın. Sağda solda duyduğun, sana hikaye gibi gelenlerden.Doğru doktora kavuşabilmek takdir-i ilahi günümüzde, bambaşka bir hikaye.
Annenden parça alacaklar. Patoloji raporu gelecek 15 gün sonra , sen alacaksın. Yalnız alacaksın. Hastane bahçesinde yeşil banka oturup o zarfı açacaksın. İşte orada hemen en yakın arkadaşını arayacaksın , bir doktorun adres ve telefonunu isteyeceksin. Sana sonucu sormayacak , bilecek.
Taksiyle karşıya gideceksin, doktorun odasına gireceksin.
-Annem yok ama sonuçları burda, ne demek bu? , diyeceksin.
-Otur kızım.
Uzun uzun bakacak , okuyacak. Sana okuma yazma bile bilmeyen cahil, hatta 2 yaşındaki çocuğa anlatır gibi anlatacak çünkü anlattığı ilk 3 kere duyamayacaksın. Senden para almayacak.
Çıkıp otobüse bineceksin. Cam kenarında oturacaksın , orta kapının hemen arkasındakine. Orada annene , babana , kardeşine aynı anda mesaj atacaksın, çünkü hiçbiriniz konuşamayacaksınız. "Ölüm riski olmayan bir kanser türü, gözümüz aydın" yazacaksın. Yazdığına inandıracaksın, inanacaksın. Annenin en yakın arkadaşı arayacak telefonu açacaksın. İşte orada anıra anıra anıra köprü girişindeki otobüste ağlayacaksın. Otobüstekiler, sen deliymişsin gibi bakacaklar, yarımşar adım geri adım atacaklar, o sırada delilerin ne kadar güçlü olduğunu farkedeceksin. Otobüsten son durağa gelip , rıhtımda inince, ilk banka oturacaksın. Sakinleşeceksin. Raporu ailene nasıl açıklaman gerektiği ile ilgili bir iç konuşma yapacaksın. Eve gideceksin. Dünyanın en soğukkanlı , en aklıbaşında insanı maskesini takarak;
-Valla doktor, kanser olacak olsam , bu tip olsun isterdim. dedi
Bile diyeceksin.

7 Nisan 2014 Pazartesi

Diğer kadın

Mesela aldatılarak boşanmış olabilirsin. Evli olman önemli de değildir aslında. Aldatılmışsındır.

Daha ilginci diğer kadının fotoğrafını da görmüş olabilirsin.

Çok mu güzel?
    bakımlı                                    ????????????????????????????????????????????????
           sexy                                  ???????????????????????????????????????????
               güzel                             ?????????????????????????????????????
                    akıllı                         ????????????????????????????????
                        sexy                      ????????????????????????????
                            güzel                 ??????????????????????
                                alımlı            ??????????????????
                                   güzel          ?????????????
                                      bakımlı   ?????????
                                          güzel   ?????
                                                 nedir?

Kocanın bilgisayarında çok havalı bir fotoğrafını bulabilirsin. O resmi ilk gördüğün an kilitlenebilirsin.
İsyan mı edeceksin bu kadın için, kocanı duvardan duvara mı çarpmak isteyeceksin. Ne yapacaksın?
O an ayaklarının üzerine öyle bir basacaksın ki bir daha yerden kaldırmayacaksın. Adım atarken sana çelme takarlar mı diye her tarafı kontrol edeceksin.
Kadının fotoğrafına bakacaksın. Çocukla evdesin.
Kocan migros a gitmiş , az sonra gelecek, sıradan hayatınıza devam edecekken, çocuk vasıtasıyla kocanın bilgisayarında bir dosyaya erişeceksin. Fotoğrafa tekrar bakacaksın.
Açıp, kapatıp, tekrar tekrar bakacaksın. Kadının adresi, telefonu , işyeri her bilgisi elinin altında olacak. Hepsini kaydedeceksin. Uzun uzun , kısa kısa bakacaksın. Yaşadığın duygu dalgalanmasını bir daha yaşamayacaksın, kendine söz vereceksin.
Çocuğuna sıkı sıkı sarılacaksın , ağlamayarak...
Telefonu eline alacak, önce kocanın adı yerine yazdığın lakabı silecek, sonra isim ve soyismini yazacak, sonra da kendisini arayacaksın.
Diğer kadın ile ilgili dosyayı gördüğünü , eve gelip migrostan çocuk için istediklerini bıraktıktan sonra , bavulunu toplamasını söyleyeceksin.
-tamam diyecek.
Kapıdan girecek. Sen çok sinirlisin , sonra konuşalım diyecek. Hiç sinirli değilsindir aslında . Seni hiç tanımamış olduğunu anlayacaksın. Senin de onu...

Doğum fotoğrafları

Hamileliğim boyunca binlerce doğum hikayesi okudum. Normal , sezaryen,alternatif ...
Hangisini okusam ağlardım, tereddütsüz.
O an yaşamı, ölümü, inancı, mucizeyi, hayreti, acıyı,mutluluğu aynı anda yaşatıyor.
Ağrı eşiği çok yüksek biriyim. Normal doğumla doğdu oğlum. Doğmadan 1 sn önce artık ölebilirim , daha fazla dayanamayacağım dediğimi biliyorum. Doğduğu zaman kucağıma verdiklerinde buruşmuş ,aksi, pembe suratında sıcacık burnunu öpmüştüm. Sen misin benim oğlum demiştim......

Çocuk kurcalamaya başlıyor, nasıl bir aile olduğunu doğduğunda. Anneanne, dede sevinmiş mi, annesinin canı çok acımış mı ...Her konuda babasını soran bu konuda babasını sormuyor.
Bebeklik albümünü çıkarttım ortaya. Eski ev, eski odası, eski ailesi.
Benim mutluluğumla ilgileniyor en çok. Beni yormuş mu, üzmüş mü, acıtmış mı vs. vs......
Ne yaparsa yapsın ondan ayrılmayacağımı söyledim. Ne yaparsa yapsın..
Uzun uzun sarıldık. İkna oldu sanırım. Babasıyla kendini yarıştırıyor. Ona çekilen duvarın , kendine de çekilme ihtimalini araştırıyor. O duvar ne zaman , nasıl , hangi hatalarla çekilir , öğrenmek istiyor.
Çok açık anlattım.
Sen benim karnımdan çıktın. Seni 0 yaşından beri tanıyorum. Sana güveniyorum. Hata yapsan da önemli değil. Yeter ki bana yalan söyleme. Bu bana yeter dedim.Hatalarını , sorunlarını beraber çözebiliriz dedim. Anneler çocuklarından asla vazgeçmez , dedim.
Daha ne diyebilirim bilmiyorum...
Eğer evlenmeden önce , tüm yaşayacaklarımı bilseydim , sen doğacağın için yine babanla evlenirdim ve yine boşanırdım ...

6 Nisan 2014 Pazar

Migren ve Pazar

Sabah, hafif seyreden bir başağrısı ile kalkabilirsin.

Kahvaltı faslını bitirirsin . Çocuğu baskete götürürsün. O arkadaşlarına gitmek ister. Basketten sonra arkadaşlarını arayacağına söz verirsin. Her ayın ilk pazar günü antremanlar velilere açık. Hafif olan başağrın top düdük sesleriyle kademe kademe artacaktır.
Eve dönersin, çocuğa banyo faslı harala gürele , kafa damarların zonklamasını kulaklarınla duyarsın. Öğle yemeği ...
Dinlenen çocuk kudurur, kudurur, kudurur. Arkadaşlarına gitmek ister. Müsait değillerdir iyi ki...İlk ağrı kesiciyi alırsın bu arada. Parka gitmek isteyen;
-Bugün tatil fakan diiiil , ben hiç eğlenmedim. Okul günü gibi. Yarın öğretmene söylicem , yarın tatil yapıcam ben ya!
Hafiflemesine aldanılan migrenin bittiği sanılarak parka gidilir. Park dönüşü, migren atağa geçer. Zar zor akşam yemeği hazırlanır. Artık dayanılmaz sınırlardadır. Çocuğa  ipad ten haftalardır bir oyun için istediği altınlar satın alınarak sabit durması sağlanır. Nihayet akşam 22:00 de uyur.
Uyumadan önce yatakta;

-Anne , ya keşke boşanmasaydınız. Ben babamı çok özlüyorum.
-...............................(başlarım babana ile canım oğlum arasında bir cevapla konuşmaya başlamak istemiyebilirsin. Başın çatlıyordur. Tek isteğin uyumasıdır. )
-Anne beni duydun mu?
-Duydum.
-Bak , babam bana iyi bakıyo, ona güvenebilirsin yani. Ben ona gittiğimde mutlu oluyorum. Burda da mutluyum.
-Baban tabi ki iyi bakacak sana. . Mutlu olmana sevindim.
-Anneeeeeeee, bak......şimdi ben baba diye seslensem babam yanımma gelemez di mi? ben babamı özledim.
-Babanı dün gördün, yarın da göreceksin.
-Yaa anneee bakk....Şöyle yapalım. Aynı evde olalım. Sen babamı görmezden gel ama beni gör. Babam da seni görmezden gelsin , beni görsün..Öyle yapalım..
-Ben babanla aynı evde çok mutsuz olurum.
-Ya anneee, babam çok pişman , barışsanız.

(Bu sırada migrene boyun tutulması da eşlik etmeye başlamıştır.)

-Oğlum. Ben bir daha mutsuz olmak  istemiyorum. Seni mutlu etmek için elimden gelen herşeyi yapıyorum, umarım mutlu oluyorsundur.  Bak okulda bir sürü arkadaşın var, bazılarının aileleri boşanmış bazıları bir arada ..Ama hep anneler gelip gidiyo okula di mi? Babalar çok az ilgileniyolar. Bak senin baban seninle ne kadar ilgili, ne zaman istesen görüyorsun hem.

-Bu konuyu kapatalım mı artık anne!
-Sevinirim.
-İyi geceler
-Sana da.


5 Nisan 2014 Cumartesi

Güven

Çocuk bir laf çakar sana,
                                öylece kalakalırsın

"Sen .........(babasının ismi  ile)'e de güvenmiyorsun. Bana da güvenmiyorsun."

Odasına gider , kapıyı kitler.

Babasına güvenmediğimi biliyormuş ama kendini aynı sepete koyması  çok koydu.

Konu spor yapmaktı. Konuyla ilgili 1 ay önce de aynı muhabbeti yapmıştık, yine yaptık. O zaman verdiği sözü hatırlattım ona. Güvenmiyorum demedim asla.

10 dakika koltuğa çivilendim.  Gittim kapısını çaldım. Açtı.

-"Sen benim en güvendiğim insansın" dedim.
-"Sen de benim" dedi.

Sarıldık.

1 ay önce verdiği sözü hatırladı ama ufak bir değişiklikle tekrar anlaşma yaptık.

Bir daha sarıldık.

4 Nisan 2014 Cuma

Boşanamama..

Kocasından boşanmak isteyen bir kadın ...bundan 60 sene önce.

Evleniyor. Aslında evlendiriliyor. Çünkü nişanlısından ayrılmış, ilk isteyene verilmek zorunda.

İlk isteyen , alır.

Evliliğin ilk yılında dayak başlar. Kadın gebe kalmıştır. İlk bebeğini doğurmuştur.

Dayak tekrar başlamıştır. Çocuğunu alıp baba evine gider. Babası eve almaz.

-"Kocanı bana şikayet edemezsin." der. "Onlar gelsin seni şikayet etsin. Kefeninle gelirsin bu eve"

Kadın inat eder dönmez. Çocuğunu hor görmeye başlanınca , ertesi gün koca evine gider.

Defalarca aldatılır. Ağzını açmaz.  Diğer kadınlar koca olacak adamı birbirlerini kıskandıkları için kadına şikayet ederler. Kadın güler.

Kocası başka bir kadının koynunda kalp krizi geçirir.

Cenazesi eve getirilir, arka bahçeye , helallik alınmaya.

Kadın, 4. kattaki balkonundan aşağı bakar, sigarasını yakar.

-"Şimdi siktir git ananın amına". der..

-----------------------------------------------------------------------------------------
Tamamen gerçektir. 

2 Nisan 2014 Çarşamba

Bir hikaye...

Bir varmış bir yokmuş ....Genç bir çift evlenmiş. Evliliklerinin 1. yıldönümünde genç kadın kocasına hoş bir sürpriz yapmak istemiş. Gitmiş o zaman az olan maaşının tamamıyla kocasına bir kolye ucu almış, çok istediği.
Bunu erkenden vermek istemiş, günü gelmeden, içi içine sığmadığı için.
Kocası hediyeye şaşırmış. Ama çok sevinmemiş, üzerinde kocanın dikkatini çeken küçük bir çizik varmış.
-Çok para vermişsindir sen buna.
 falan  demiş .
Genç kadın anlam verememiş.
Evlilik yıldönümü akşamı , kocası karısına inci li , beyaz altınlı bir takım almış.
Kadın çok mutlu olmuş. Hem de çok.
Sonra kadın , kolyeyi sormuş.
Adam , çizikli kolyeyi verip karısına hediye aldığını söylemiş.
Kadın çok bozulmuş.

Ama adam da çok bozulmuş.

-Ben senin aldığın her hediyeyi beğenmek zorunda mıyım?

diye.
--------------------------------------------------------------

Bu hikayenin gerçek olacak bir tarafı yoktur.




Mim mim mim mim

Birini mi Mimlesem?

Bu soruya siz değil bir başkası cevap verecek. Kalabalık bir caddeye çıkacaksınız ve gördüğünüz ilk yaşlı kadına(veya adama): Pardon az önce buradan geçen bir kedi gördünüz mü? Yanlış hatırlamıyorsam kaykaya biniyordu diyeceksiniz. Aldığınız tepkileri de yazarsınız artıık :))) Biraz da rezil olalım dimi? Muhatabınız ne kadar yaşlı olursa o kadar güzel olur(İnanma ihtimali yükselir:)))) 
----------------------------------------------------------------------------------------
Demiş sevgili deep 

Ben şirkette sigara içme balkonuna gittim, başka bi departmandan orta yaş üstü , çok akıllı olarak tanımladığım bir müdüre sordum.
Cevabı :
"sağa doğru nükleer santral kurmaya gitti"
dedi.

:))) 

Bence de yapar. 

Hayırlı Evlat?

Çocuk doğduğunda gelen misafirler genelde bunu söyler di mi?
"Hayırlı evlat olsun"

Yeni baba  ortalık durulduğunda bu konuda çok düşünmüş. Çok içerlemiş. Çok irdelemiş.
Sonuç;
"Bu kadar bencilce bir laf hayatımda duymadım."
Ve şu anda hatırlanmayan birşeyler daha demiş olsun..

Yıllar geçmiş olsun, boşanınca bu çift ,  hayırlı evlat'tan önce hayırlı baba'nın anlamını öğrenmeye başlamış...

Hayırlı baba olmak için , hayırlı evlat olmak gereklidir. Bunun anlamını kölelik olarak adlandıranlar var.
Yalnız olacağım yaşlılığımda emekli maaşımla bir huzurevinde yaşama projem var. Bu evladın hayırsızlığından değil.. Hayatını zaten yaşamış olan , sonlarında olan annenin, çocuğunun hayatını yaşamasına engel olmamak gerek.

Bu konu, bugün , ex in kendi yaşlılığını düşündüğünde ürperdiği itirafı üzerine gündeme gelmiştir. 

1 Nisan 2014 Salı

Öğretmen

Ben;

Okuldan her zaman nefret ettim. Hayal kurmayı severdim, bisiklete binmeyi, ağaçları, kitap okumayı, ceryanda kalmayı, çok terleyip su içmeyi, yakartop oynamayı...
Okulda defterlerimi kaybederdim. Ödevlerimi yapmak istemezdim.
Büyüyünce bir iş sahibi olma fikri çok sıkıcı geliyordu. Ben bir gün itfayeci, bir gün öğretmen, birgün belediye başkanı , birgün çöp arabası kamyon şoförü olmak isterdim.

Oğlum;
Okuldan nefret ediyor ama öğretmenine bildiğin aşık oldu. Öğretmeni için okula gidiyor. 
Bana bir gün:
-Anneee ben artık en çok seni sevmiyorum
-?
-Öğretmenimi senden daha çok seviyorum, kızdın mı? üzüldün mü?
-Kızmadım , üzülmedim,....(birşeyler daha geveledim)

Dürüst olması benim için en öncelikli konu , kendisini doğru ifade etmesiyle birlikte..

Ama ne yalan söyleyeyim öğretmeni gibi renkli bilezik aldım, taktım.

Bu konuşmadan birkaç gün sonra ,öğretmeniyle , okul dışında , tamamen tesadüfen , resmi bir iş için neredeyse tüm bir arada bulundum.
Bana söylediğini , öğretmenine de söylemiş. Ben de bileziklerimi gösterdim, gülüştük.
Her gün sarılıyormuş , her gün onu çok sevdiğini söylüyormuş. Çok nazik , çok çağdaş bir çocuk olacak dedi..
Çok mutlu oldum.